Eleştiri, gölge yanlarımızı keşfetme ve olumlu sonuç doğurmayan davranışlarımızı tespit etme sanatıdır. Kişisel yaşamımızı ve iş hayatımızı bir yolculuk olarak betimlemek gerekirse bu süreç boyunca bizi daha iyiye taşıyabilecek en önemli bakış açılarından biri eleştirel yaklaşımdır. Eleştirel yaklaşımın kendimize yönelik gelişime sunduğu katkı, bizim de çevremizdeki insanlara ve organizasyonlara olumlu geri bildirimler vermemize yardımcı olur. Ancak bunun için eleştiri sanatının incelerine iyi hâkim olmak gerekir. Bu incelikleri iyi kavradığımızda, bize yaşam boyu eşlik edebilecek bir müttefik kazanabileceğimizi unutmayın.
Analiz Etmek
İyi bir eleştiri, özü iyi bir çözümlemeye dayanır. Yaşamımız boyunca daha az odaklanıp fazla ilgilenmediğimiz, gelişime açık yanlarımız olan gölgelerimizi görebilmek için objektif, sakin ve uzaktan bakabilmeyi kendimize her durumda hatırlatmalıyız. Günlük yaşamda yükselen ve alçalan birçok duygu ve tempo içerisinde bunu ne kadar iyi koruyabilirsek, sahip olduğumuz analiz yeteneğimizi o kadar iyi şekilde işletebiliriz.
Durum değerlendirmesini yapmak, kendini tekrarlayan kalıpları görmek çok önemlidir. Ancak bunu yaparken genellemelere düşmemek, durumu ve kişileri kendi öznelliğinde analiz etmek dikkat edilmesi gereken bir noktadır.
Düşünce Yelpazemizi Genişletmek
Her keşfin ardında bir vizyon vardır. Bu vizyon bilinmeyene, görünmeyene, gölgede kalana dair bir inanç veya bilgi ile başlar. Birçok mucit bir eksikliği veya ihtiyacı fark ettikten sonra keşfini gerçekleştirmeye yönelir. Bu yanları algılayabilme yetimizi geliştirmenin en makul yolu, dünya görüşümüzü veya işimizin bize uzak kalan noktalarını dahi daha iyi bilmektir. Farklı konularda okumalar yapmak, işimizle ilgili doğrudan ilintili olmasa da kendimizi geliştirmeye vakit ayırmak aslında hiç beklemediğimiz şekillerde, daha önce pek eğilmediğimiz yönlerimizi keşfetmemize yardımcı olur. Bir özelliğimizin “gölgede” olduğunu anlayabilmek, geniş bir dünya görüşüyle kolaylaşabilir. Eleştiri bu sayede gelişir.
Yapıcı Olmayı Seçmek
Hem kendimize yönelik yaptığımız eleştirilerde hem de çevremiz için yaptığımız eleştirilerde yıkıcılığı değil yapıcılığı besleyen bir sunu oluşturmamız gerekir. Eleştirel bakış açısının hedefi ilerlemeyi teşvik etmek olmalıdır. Bunun için de sürdürülebilir bir dili benimsemek gerekir.
Eleştirinin dozajı, nereden nasıl geldiği ve sıklıkla gerçekleştiği işlevselliği açısından oldukça belirleyicidir. Eleştiri bir yük değil, bir katkıdır; yapısı da buna uygun bir yapısı olmalıdır. Kendi düşünce ve davranışlarımızı eleştiriye tabi tutarken iç sesimiz gerçekçi olduğu kadar nazik de olmalıdır. Kendimize ya da bir başkasına yaptığımız veya onların bize yaptığı eleştirilerde ortaya kaygı ve aşağılanma hissi çıkıyorsa eleştiri anlamını yitirir. Bu nedenle eleştiriler; bizden kendimize, dışarıdan bize veya bizden dışarıya doğru yol alırken iyi seçilmiş, baskıcı olmayan ve destekleyici bir üslup ile örülmelidir.